43.
Zuhruf Suresi
Mehmet Okuyan
Kur’an Meal-Tefsir
9. Onlara "Gökleri ve yeri kim yarattı?" diye sorsan "Onları elbette güçlü olan, bilen (Allah) yarattı." derler.[1]
11. Gökten bir ölçüyle su indiren de O'dur. Biz onunla ölü şehri (toprağı) canlandırırız. Siz de (mahşer için) işte böyle çıkarılacaksınız.[1]
13. Böylece onların (hayvanların) sırtına binip (gemilerin) üzerlerine yerleşince, Rabbinizin nimetini anarak şöyle diyesiniz diye: "Bunu bizim hizmetimize veren (Allah) yücedir, (yoksa) biz bunları (hizmetimize) yanaştıramazdık.
15. Onlar (müşrikler), kullarından bir kısmını O'nun (Allah'ın) bir parçası saydılar. Şüphesiz ki (müşrik) insan, apaçık bir nankördür.[1]
17. Onlardan biri, Rahmân'a yakıştırdığı (kız çocuğu)yla müjdelenince öfkelenerek yüzü simsiyah kesilirdi.[1]
18. (Şöyle derdi): "Süs içinde yetiştirilip mücadelede açık olmayan (bir kız) mı (bana müjdeleniyor)?"
19. Rahmân'ın kulları olan melekleri dişi saydılar. Onların (meleklerin) yaratılışına şahit mi olmuşlar![1] Şahitlik (iddia)ları yazılacak ve sorguya çekileceklerdir.
20. Dediler ki: "Rahmân dileseydi, biz onlara tapmazdık."[1] Onların bu konuda hiçbir bilgisi yoktur. Onlar yalandan başka bir şey söylemeyenlerdir.
22. Hayır! "Şüphesiz ki babalarımızı (böyle) bir din üzerinde bulduk; biz de onların izleri üzere gidenleriz." dediler.
23. Senden önce de hangi şehre uyarıcı göndermişsek oranın şımarıkları[1] mutlaka "Şüphesiz ki babalarımızı (böyle) bir din üzerinde bulduk, biz de onların izlerine uyanlarız." derlerdi[2]
24. (Elçi) "Ben size, babalarınızı üzerinde bulduğunuz (din)den daha doğrusunu getirmişsem (yine de bana uymaz mısınız?)" deyince, onlar "Doğrusu biz sizinle gönderileni inkâr ediyoruz!" demişlerdi.[1]
28. (Allah) bunu (İbrahim'in bu sözünü), ardından geleceklere devamlı kalacak bir söz olarak bıraktı ki (insanlar gerçeğe) dönsünler.
29. Doğrusu, bunları da atalarını da kendilerine gerçek ve onu apaçık (tebliğ eden) bir elçi gelinceye kadar barındırdım.
30. Kendilerine o gerçek (vahiy) gelince "Bu bir büyüdür; şüphesiz ki biz onu inkâr edenleriz!" dediler.
32. Rabbinin rahmetini onlar mı paylaştırıyorlar![1] Dünya hayatında onların geçimliklerini aralarında biz paylaştırdık. Birbirlerine iş gördürmeleri için kimini ötekine derecelerle üstün kıldık. Rabbinin rahmeti onların biriktirdikleri şeylerden hayırlıdır.
33. İnsanların küfürde birleşmiş tek bir ümmet olma (tehlikesi) bulunmasaydı, Rahmân'ı inkâr edenlerin evlerinin tavanlarını ve çıkacakları merdivenleri gümüşten yapardık.
35. (Onlara çeşitli) ziynetler (verirdik). Bütün bunlar, sadece dünya hayatının geçimliğidir. Ahiret ise Rabbinin katında muttakîlere (duyarlı olanlara) özeldir.[1]
36. Kim Rahmân'ın zikrine (Kur'an'a) karşı kör davranırsa (ondan yüz çevirirse), yanından ayrılmayan bir şeytanı ona sardırırız.[1]
37. Şüphesiz ki bu (şeyta)nlar, onları doğru yoldan alıkoyarlar da onlar kendilerinin doğru yolda olduklarını sanırlar.[1]
38. (Arkadaşı), bize (huzurumuza) gelince (şeytana) "Ah, keşke benimle senin aranda iki doğular kadar uzaklık olsaydı; ne kötü arkadaşmışsın!" diyecektir.
39. Haksızlık ettiğiniz için (pişmanlığınız) bugün size hiçbir yarar sağlamayacaktır. Şüphesiz ki siz azapta ortaksınız.[1]
40. Sağırlara sen mi duyuracaksın veya körleri ve apaçık sapkınlıkta olanları sen mi doğru yola ulaştıracaksın![1]
44. Şüphesiz ki o (Kur'an), senin ve kavmin için (gerçeği) hatırlatan (öğüt)tür. İlerde ondan sorgulanacaksınız.[1]
45. Senden önce gönderdiğimiz elçilerimize (ümmetlerine) sor! "Rahmân'ın peşi sıra tapılacak ilahlar (edinin." diye) emretmiş miyiz!
46. Yemin olsun ki biz Musa'yı delillerimizle Firavun'a ve yöneticilerine göndermiştik de (Musa) "Ben âlemlerin Rabbinin elçisiyim." demişti.
48. Onlara gösterdiğimiz her bir delil, kardeşinden (diğerinden) daha büyüktü. (Gerçeğe) dönsünler diye onları azapla yakalamıştık.[1]
49. (Musa'ya) şöyle demişlerdi: "Ey büyücü![1] Sana verdiği söze göre bizim için Rabbine dua et; çünkü biz artık doğru yola gireceğiz."
51. Firavun, kavmine seslenip şöyle demişti: "Ey kavmim! Mısır'ın hükümdarlığı ve altımdan akıp giden şu ırmaklar benim değil mi? (Hâlâ gerçeği) görmüyor musunuz?
52. Yoksa ben kendisi zayıf ve neredeyse söz anlatamayacak durumda bulunan şu (adam)dan daha hayırlı değil miyim?[1]
54. (Firavun) kavmini küçümsemiş, onlar da kendisine boyun eğmişti. Şüphesiz ki onlar, yoldan çıkmış bir toplumdu.
57. Meryem oğlu (İsa, Kur'an'da) bir örnek olarak anlatılınca, kavmin(den bazıları) hemen sevinç çığlıkları atmaya başlamışlardı.[1]
58. (Müşrikler) "Bizim ilahlarımız mı hayırlı, yoksa o mu?" demişlerdi. Bunu sana ancak tartışmak için söylemişlerdi. Doğrusu onlar, kavgacı bir toplumdur.
59. O (İsa), kendisine nimet verdiğimiz ve İsrailoğullarına örnek (delil) kıldığımız bir kuldan başkası değildir.
61. Şüphesiz ki o, (Son) Saat için bir bilgidir.[1] Ondan şüphe etmeyin ve bana uyun![2] Bu doğru yoldur.
62. Sakın şeytan, sizi (doğru yoldan) engellemesin! Şüphesiz ki o, sizin için apaçık bir düşmandır.[1]
63. İsa, apaçık delillerle geldiği zaman şöyle demişti: "Ben size elbette hikmet (doğru hükümler) getirdim ve ayrılığa düştüğünüz şeylerden bir kısmını size elbette açıklayacağım. Allah'a karşı takvâlı (duyarlı) olun ve bana itaat edin!
64. Şüphesiz ki Allah -yalnızca O- benim de Rabbimdir; sizin de Rabbinizdir. O'na kulluk edin! Doğru yol budur."[1]
65. (Çeşitli) gruplar (İsa hakkında) kendi aralarında ayrılığa düştüler. Elem verici günün azabı nedeniyle zalimlerin vay hâllerine![1]
66. Onlar, farkında değillerken o (Son) Saat'in kendilerine ansızın gelmesinden başka bir şey mi bekliyorlar![1]
71. Onlara altın tepsiler ve kadehler dolaştırılacaktır. Orada, canlarının istediği,[1]gözlerinin hoşlandığı her şey vardır. Siz orada ebedî kalacaksınız.
77. (Cehennemdekiler:) "Ey (mahşer meleği) Mâlik![1] Rabbin bizim hakkımızda (ölüm) hükmünü versin!" diye seslenmiş, o (Mâlik) de "Şüphesiz ki siz böyle kalacaksınız!" demiş (olacak)tır.
80. Yoksa onlar, sırlarını ve gizli konuşmalarını duymadığımızı mı sanıyorlar? Aksine yanlarındaki elçilerimiz (melekler) yazmaktadır.[1]
81. De ki: "Rahmân'ın herhangi bir çocuğu olsa(ydı), elbette (ona) kulluk edenlerin ilki ben olur(d)um!"
83. Sen (şimdilik) bırak da kendilerine vadedilen günlerine kavuşuncaya kadar (boş işlere) dalsınlar, oynasınlar.
85. Göklerin, yerin ve ikisi arasında bulunan her şeyin otoritesi sadece kendisine ait olan (Allah) ne yücedir! O (Son) Saat'in bilgisi, yalnızca O'nun katındadır.[1] Hepiniz yalnızca O'na döndürüleceksiniz.
86. O'nun peşi sıra yalvardıkları varlıklar, şefaat (yetkisine) sahip olamazlar. Ancak bilerek gerçeğe şahitlik eden (melek)ler hariç![1]
87. Onlara "kendilerini kimin yarattığını." sorsan elbette "Allah." derler. Nasıl da (gerçeklerden) döndürülüyorlar![1]
